SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

HUDUD BAHSİ

<< 4416 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا وَهْبُ بْنُ بَقِيَّةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ الصَّبَّاحِ بْنِ سُفْيَانَ قَالَا حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ الْحَسَنِ بِإِسْنَادِ يَحْيَى وَمَعْنَاهُ قَالَ جَلْدُ مِائَةٍ وَالرَّجْمُ

 

Bakıyye ve Muhammed b. Sabbah b. Süfyân, Hüseyin'den, O Mansur'dan, Mansûr'da Hasen'den önceki (4415.) hadisi, Yahya'nın isnâd ve manâsıyla rivayet edip; "Yüz sopa ve recm" dediler.

 

 

İzah:

Bu hadisi şeriflerde, Rasulullah (s.a.v.) yukarıdaki hadisin içindeki âyette "yoP'un, seyyid (muhsan) hakkında yüz sopa ve recm, muhsan olmayanlar hakkında da yüz sopa ve bir yıl sürgün olduğunu beyan buyurmuştur. Yani artık zina eden muh-san'a verilecek ceza recm ve bazılarına göre buna ilâveten yüz sopa, be­kârlara verilecek ceza da yüz sopa ve bir yıl sürgündür. Ancak, alimler arasında, muhsan'a, recme ilâveten sopa vurulması ve bekârlar için sür­gün konularında ihtilaf vardır. Bu ihtilafları yeri gelince göreceğiz.

 

Önce Zina suçunun isbatı, celd, recm ve bunların uygulanışları hakkın­da bilgi vermek istiyoruz.

 

Zina Suçunun İsbatı:

 

Zina suçu ya dört erkek şaidin şahitliği, yada zina eden erkek veya ka­dının ayn ayrı meclislerde dört kez zina ettiklerini ikrar etmeleri ile sabit olur. Zinanın şahitle isbâtı Kur'an-ı Kerimle (Nisa: 15); ikrarla isbâtı da sünnetle (4419 numaralı hadis ve benzerleri) sabittir. Bâzı alimlere göre, bekâr ya da dul bir kadının hâmile oluşu da Zina suçunun sübutu ve had-din uygulanması için delil sayılır. Ama Cumhura göre delil değildir. Bu konuya da 4418 numaralı hadisi izah ederken temas edeceğiz. İkrar konu­su da ileride daha genişçe ele alınacaktır.

 

Zinadan dolayı haddin uygulanması için şahitlik ve ikrarda dikkat edil­mesi gereken bazı hususlar vardır. Bu hususların mutlaka göz önünde tu­tulması gerekir. Şöyle ki: Hakim şahitlere, zinanın mâhiyetini, keyfiyeti­ni, yerini, zamanını, zina edilen kadının kim olduğunu ve erkekle kadının zina hallerini, sürme kabındaki mil yada kınındaki kılıç gibi görüp görme­diklerini sorar. Onların âdil olup omadıklarını tesbit eder. Ondan sonra hadde hükmeder. Bir yabancı kadınla bir erkeğin yalnız başlarına bir oda­da kalmaları, hatta aynı yatakta yatmaları ile had uygulanmaz. Şahitlerin onları üst üste ve âletlerini sürme kabındaki mil gibi görmeleri gerekir,

 

Aynca şahitlerin dörtten az olmayıp hepsinin erkek olması, âdil olma­ları, hür ve gözlerinin görür olması, hepsinin bir arada şahitlikte bulunma­ları şarttır.

 

Zinanın ikrarla sübûtu için de; ikrarın hâkim huzurunda ve dört ayrı mecliste olması, gerekir. İkrar esnasında hâkim, mukırra: (ikrarda bulunana) zinanın ne demek olduğunu, nerede ve nasıl olduğunu sorar. Çeşit­li suretlerle ikrarından dönmesi için telkinde bulunur. 4428 numarada ge­lecek olan hadis hâkimin mukırra soracağı sorulan tayin eden bir nasstır. Zinadan dolayı had uygulanabilmesi için, zina eden şahıslarla ilgili bir takım şartlar vardır, Bunlar:

 

1- Zina edenler; akıl, baliğ olmalıdırlar.

 

2- Zinanın zorlama neticesinde değil, rızâ ile olması gerekir. Kadının zorlanması konusunda ihtilaf olmamakla birlikte, erkeğin zorlanması ha­linde haddin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda ihtilaf vardır.

 

3- Cinsi temasta kadının, erkeğin, mülkü olabileceği şüphesi olan yer­lerde olmaması gerekir.

 

4- Cinsi temasta bulunulan kadirim, erkeğin hanımı olabileceği şüphe­sinden uzak olmalıdır.

 

5- Cinsi temas, kiralama ile ilişkili olmamalıdır. Buna göre; birisi, bir kadına ücret vererek zina etse had uygulanmaz. Ama yapılan iş zinadır, haramdır. Âhirette cezası verilir.

 

6- Zina eden kişi dilsiz olmamalıdır.

 

7- Zinanın dar-ı adide (İslâm ülkesinde) olması gerekir.

 

8- Zinanın, cinsel organ yoluyla yapılmış olması icab eder. Buna göre eş cinsellerin yaptıkları, son derece çirkin bir melanet ve çok büyük bir günah ise de, faillerine zina haddi uygulanmaz.

 

Zina haddinin uygulanabilmesi için, zinada bulunması gereken şartla­rı ve zina suçunun isbâtı konusundaki kısa bilgiden sonra zina haddinin çeşitleri olan, celd ve recm'e geçmek istiyoruz.

 

Celd:

 

Celd sözlükte, "deri üzerine vurmak" demektir. Her bir vuruşa da "celde" denilir. Fıkıh ıstılahında ise celde: Muhsan olmayan mükellef zina eden erkeğin ve zina eden kadının vücudunun muayyen bölgelerine özel olarak sopa veya kamçı vurmaktır."

 

Bu ceza, suçlunun derisi (cildi) üzerine uygulandığı için, "celde" de­nilmiştir.

 

Bu tariften anlıyoruz ki, celd yani sopa vurmak cezası zina edenlerden, muhsan olmayanlara hastır.

 

Muhsan: Âkil, baliğ, hür, müslüman ve iffetli olan erkektir. Bu özel­likleri taşıyan kadın da "muhsana" dır. Muhsan bir erkek, muhsana bir ka­dınla sahih bir nikahla evlenir ve cinsi ilişki kurarlarsa, bu çift recm bakı­mından da ihsana haiz olmuş olurlar. Muhsan sıfatını haiz olduktan sonra, zina edildiği zaman, evli veya bekâr (dul) olmanın farkı yoktur. Bekâr bile olsa, muhsanhği devam etmektedir. Yani, bu durumda olan bir erkek veya kadın zina ederse kendisine recm cezası verilir. Aksi halde, yani yu­karıda sayılan özelliklen taşımıyorsa muhsan değildir ve zina etmesi ha­linde recm değil, celd uygulanır.

 

Muhsan olmayan birisinin, zina etmesi durumunda, gerekli şartlar ger­çekleşince, celd (sopa vurma) cezasının uygulanacağında ulemâ müttefik­tir. Ancak, buna ilâveten sürgün cezasının da verilip verilmeyeceği ihti­laflıdır. Önce Celd, konusunu inceleyip, sonra sürgün konusundaki ihti­lafları ele alalım.

 

Zina edip de sopa vurulmayı hak eden, muhsan olmayan kişiye sopa vurulurken bir takım esasların göz önünde bulundurulması gerekir. Bun­ların başlıca şunlardır:

 

1- Sopa iri olmayacak, parmak kalınlığında ve düz, budaksız olacaktır. Çöp gibi basit şeylerle de olmaz.

 

2- Sopayı vuran kişi, sopayı omuzuna kadar kaldıracak daha arkaya aş ırm ayacaktır.

 

3- Çıplak bedene vurulmayacak, bedende gömlek gibi bir elbise bulu­nacaktır. Ama kürk ve palto gibi kalın bir giysi de olmalayacaktır.

 

4- Sopa; karın, yüz ve ut yeri gibi nazik ve tehlikeli yerlere vurulma­yacaktır.

 

5- Hepsi bir yere vurulmayacak, vücudun çeşitli yerlerine dağıtılacaktır.

 

Kendisine celd uygulanacak zinakâr, erkekse ayak üstü durdurulur, kadınsa oturtulur.

 

Sopa vurulurken ne şiddetli davranılıp ölüme veya yaralamaya sebep )lmalı, ne de hafif geçirilmelidir. Orta bir yol izlenmelidir. Celd cezasının hikmeti konusunda bilgi almak isteyenler, Elmalılı Tefsirine bakabilirler. (Cild: 5 sh. 3470 ve dev.) Celd uygulanırken buna bir grubun şahit )lması gerekir. Topluluğun, en az üç kişi, dörtten kırka kadar, iki kişi, on :işi olması tarzında görüşler vardır.

 

Sürgün

 

Ulemânın cumhuruna göre, muhsan olmayanlar zina ederlerse, celdin 'anı sıra sürgüne de gönderilirler. Delilleri, üzerinde durduğumuz hadissrdir. Çünkü bu hadislerde, Rasulullah (s.a.v.) bekâr birisinin zina etmesi alinde, yüz sopa ve sürgün cezası verileceğini beyan buyurmuştur.

 

Sürgün cezasının varlığını kabul edenler, bu cezanın tüm zina eden bekârlara mı yoksa belirli kesimlerin bu hükümden müstesna mı olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir: İmam Şafii, Sevrî, Dâvud, ez-Zâhiri ve Ta-beri hükmün zina eden herkese şâmil olduğunu söylemişlerdir. İmâm Şâfiiden bir görüşe göre köleler sürgün edilmez. Evzaî ve İmâm Mâlike gö­re, sürgün, zina eden erkeklere hastır, Ahmed b.Hanbel'den iki görüş de nakledilmiştir.

 

Yine bu görüş sahipleri, suçlunun sürgün edileceği mesafe ya da yer konusunda da ihtilâf halindedirler. Bir kısımlarına göre bu, hakimin tak­dirindedir, kimine göre ise, belirli bir mesafe şarttır. Bu mesafenin de üç günlük yol, iki günlük yol, bir mil, sürgün denilebilecek bir uzaklık oldu­ğu konusunda görüşler vardır. Mâlikiler, sürgüne gittiği yerde hapsedil­mesini de şart koşarlar.

 

Sürgün müddeti bir yıldır.Hanefilere göre sürgün cezası yoktur. Sade­ce sopa vurma cezası uygulanır.

 

Delilleri, Bedâiu's-Sanâî' adındaki fıkıh kitabında şöyle ortaya konul-muştur.Özeti:

 

"Bizim delilimiz; "Zina eden kadın ve zina eden erkekden her bi­rine yüz sopa vurunuz," ayetidir. Bu ayetten istidlalimiz iki cihettendir;

 

a- Ayeti kerimede celd anılmış ama sürgün yer almamıştır. Sürgünü gerekli görenler, Kur'andaki hükme bir ilâvede bulunmuşlardır. Kur'ana ilâve, nesli demektir.Bir ayetin, haber-i vâhidle neshedilmesi ise caiz de­ğildir.

 

b- Cenâb-ı Allah, çeldi "ceza" diye isimlendirmiştir. Ceza da kâfi mik­tarda olan bir şeyin adıdır. Şayet biz celde bir de sürgünü ilâve edersek, ceza kafi gelmemiş olur ki bu, nassın hilâfınadır.

 

Ayrıca zinâkân sürgün etmek onu iyice zinaya arzetmektir. Çünkü zi-nâkâr memleketinde kaldığı müddetçe, eşten, dosttan, akrabadan utanır, çekinir ve zinaya yaklaşamaz. Tanımadığı bir yere sürgüne gönderildiğin­de ise, bu endişe söz konusu olmaz. Nitekim, Hz. Ömer'in sürgün ettiği birisi, Rumlara iltihak edince, Hz. Ömer sürgün ettiğine pişman olmuş ve bir daha kimseyi sürgün etmemiştir.

 

Recm:

 

Recm sözlükte; öldürmek, sövmek, kovmak, terketmek, bühtan, lanet etmek ve atılan taş manalarınadır.

 

Istılahta da; Muhsan olan zinakâr erkekle, muhsan olan zinakâr kadını usûlüne göre taşlayarak öldürmektir.

 

Daha önce belirttiğimiz gibi ve tariften de anlaşılacağı üzere, muhsan sıfatını taşıyan erkek veya kadına zina etmeleri halinde recm uygulanır. Recmin delili, metni mensûh ve hükmü baki olduğu kabul edilen: " eş-şeyhu ve'şeyhatu izâ zeneyâ fe'rcumûhumâ: Muhsan bir erkek ve muhsan bir kadın zina ederlerse, onları recmediniz" ayeti ile, Rasulüllah'in kavlî ve fiilî sünnetidir. 4417 numarada gelecek olan hadiste görüleceği üzere, Hz. Ömer ( r.a.) kendilerinin Rasûlüllah (s.a.)'den recm ayetini okuyup ezberlediklerini, hem Rasûlüllah'ın, hem de onun vefa-atından sonra recme uyguladıklarını söylemiştir. Üzerinde durduğumuz hadislerin yanı sıra, 4419 numarada gelecek olan Mâiz hadisi ve (4435,4440,4445) numaralardaki hadisler Rasûlüllah'ın recm ettiğine de­lâlet etmektedirler. Hemen hemen tüm hadis kitaplarında yer alan bu ha­disler de recmin meşruiyetinin başka delilidir.

 

Recm Cezasının Tatbiki:

 

Recmedilecek kişi erkekse ayakta tutulur, kadınsa göğsüne kadar bir çukura sokulur ve ölünceye kadar ufak taşlarla taşlanır.

 

Zina suçu şahitlerin şehâdeti ile sabit olmuşsa taşlamaya önce şahitler başlar. Zâninin kendi ikrarı ile sabit olmuşsa önce hakim başlar sonra da halk taşlamaya başlarlar.

 

Zina eden çiftten birisi muhsan olur, öteki muhsan olmazsa, muhsan olan recmedilir, muhsan olmayana ise yüz sopa vurulur.

 

Recm edilerek öldürülen müslümanın cenaze namazı kılınır, müslümanların kabristanına defnedilir.

 

Recmle Birlikte Celd Uygulanır Mı ?

 

Üzerinde durduğumuz hadiste, Rasûllüllah (s.a.) muhsanm cezasını beyân ederken, "yüz sopa ve recm" buyurmuştur. Bu, muhsan olan zinâ-kâra önce celd sonra recm cezalarının tatbikinin gereğine delâlet eder. Hz. Ali r.a'de böyle yapmış ve "Allanın kitabı ile celd ettim (dövdüm),Rasû-lullah (s.a.v.)'in sünneti ile de recmettim" demiştir. Hasenül-Basri, Dâvûd, ez-Zâhiri ve tabileri, İshak b. Râhûye de bu görüştedirler.

 

Ulemânın cumhuruna göre, muhsan olan zinâkâra verilecek ceza sade­ce recm'idir, ayrıca bir de celde gerek yoktur. Bu görüş sahipleri, üzerin­de durduğumuz hadisin mensuh olduğu görüşündedirler. Rasûlüllah (s.a.v.) Mâizi, Ğâmıdiyye'yi, Cüheniyye'yi ve iki tane Yahûdiyi recm ettirmiş ama bunlara celd uygulatmamıştır. Şayet celd olsa idi, efendimiz onu terketmezdi. Ayrıca İmâm Şâfiînin istidlal ettiği 4445 numarada gelecek olan hadiste efendimiz, muhsan olmayan erkeğe yüz celde ve bir yıl sür­gün muhsan olan zinâkâr kadına da sadece recm cezası vermiş, ayrıca celdden hiç bahsetmemiştir.

 

Zina haddi konusunda bu kadar malumatı, burada yeterli görüyoruz. Önümüzde gelecek olan hadisleri terceme ederken, ihtiyaç duyulan izah­lara da yer verilecektir. Bu konularda daha geniş bilgi almak isteyenler, fıkıh kitaplarının ilgili bölümüne müracaat etmelidirler.